Bugun...



3. Sanayi Şurası Başladı...


facebook-paylas
Tarih: 20-11-2013 23:51

3. Sanayi Şurası Başladı...


Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Ev Sahipliğinde Düzenlenen 3. Sanayi Şurası Başladı.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen 3. Sanayi Şurası Ankara’da başladı. Şuranın açılışına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katıldı.

Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezi`nde düzenlenen 3. Sanayi Şurası`nın başlangıcında, Bakanlığın tanıtım filmi Türkiye`de ilk kez hologram teknolojisi kullanılarak, 3 boyutlu sunuldu. Şuranın açılışında konuşma yapan Başbakan Erdoğan, küresel ekonomide bilginin değerine ve ihmal edilemez bir üstünlük vasıtası olduğuna dikkati çekti. Artan nüfus ve rekabet ortamıyla değişen ihtiyaçlar karşısında geleneksel üretim metodlarının yetersiz kaldığını belirten Erdoğan, bilginin üretimi köklü şekilde etkilediğini ve değiştirdiğini söyledi. 

Bilgiyi üreten ve takip eden iki ayrı yapı bulunduğunu belirten Erdoğan, takip etmenin ayakta kalma yöntemi olsa da rekabette öne çıkabilmek için üretimin gerekliliğini vurguladı. "Taklit ve takip edenlerin kaderi hiç şüphesiz önde değil geride olmaktır" diyen Erdoğan, sistemini takip ve taklit üzerine kuran hiçbir ekonominin öncü niteliğe ulaşamayacağını kaydetti. 

"15 devletin yıkılmasının ana nedenlerinden biri idare-i maslahat anlayışı" 

Erdoğan, takip ve taklidi bir yaşam tarzı olarak benimsemenin, durgunluğa, rehavete ve tembelliğe mazeret hazırlamak anlamına geldiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aslında bizim devlet geleneklerimizde bu durum halk arasında da idare-i maslahat gibi son derece derin, anlamlı bir kavramla anlatılıyor. Mevcuda razı olmak, mevcudu muhafaza etmek, varolanla yetinmek belli bir süre insanları da devletleri de ayakta tutabilir. Ama şartlar değiştikçe, çevre ilerledikçe idare-i maslahat artık bir çürüme, gerileme, içten içe yanıp yok olma sürecini de başlatır.

Biz tarih içinde 16 devlet kurmuş olmakla zaman zaman övünür, milletçe bununla gurur duyarız. Ancak bir başka açıdan baktığımızda bu ifade 15 devletin de yıkılması anlamını taşır. Bunun üzerinde özellikle durmamız lazım. Bu 15 devletin yıkılmasının ana nedenlerinden biri hiç kuşkusuz idareimaslahat anlayışıdır. Mevcutla yetinen, reformdan kaçınan, durumu idare eden, kendisini yenilemekten aciz kalan her devlet er ya da geç tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur."   

Hükümet olarak son 11 yılda her alanda çok büyük reformlar gerçekleştirdiklerini, özellikle ekonomide tarihi rekorlara imza attıklarını vurgulayan Erdoğan, ekonominin son 10 yılda 3 kattan fazla büyüdüğünü söyledi. Kimilerinin bunu yeterli görebileceğini, bununla yetinelim diyebileceğini belirten Erdoğan, "İddiası olan, hedefleri olan, büyük düşünen ve dünyanın ilkleri arasına girmeye azmeden bir devlet bununla yetinemez, kafi göremez" dedi. 

"İdare-i maslahatla yetinmek gibi bir seçeneğimiz asla olamaz"

Bisiklet üzerinde pedal çevirmeyi bırakanın, bir süre daha ilerleyeceğini ancak daha sonra kaçınılmaz olarak bisikletin duracağını ve üzerindekinin düşeceğini anlatan Erdoğan, "Mesele sadece bisikletin durması ve üzerindeki kişinin düşmesi değildir. Orada derin yaralar açılır. Belki bisiklet arızalanır, kırılır, dökülür, yarıştan kopulur. Yeniden toparlanmak, yeniden yarışa dahil olmak, yeniden ön sıralara geçmek daha fazla güç, kaynak, enerji ve çaba gerektirir. Türkiye olarak artık biz böyle bir lükse sahip değiliz. Duraklamak, mola vermek, rehavete kapılmak gibi idare-i maslahatla yetinmek gibi bir seçeneğimiz asla olamaz" değerlendirmesinde bulundu. 

Özellikle müdahale dönemlerinde Türkiye`nin ödediği ağır faturanın herkes tarafından bilindiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Müdahale dönemlerinde sadece demokrasiye, siyasete değil ondan çok daha fazla Türkiye`nin ekonomisine, sanayisine, istihdamına darbe vurulmuştur. Her müdahale demokrasiye verdiği zarar kadar vatandaşın cebini, sofrasını, emeğini ve ekmeğini hedef almış, onlardan büyük parçalar koparmıştır. Ülkenin, milletin o ana kadar birikmiş zenginliği müdahaleler nedeniyle adeta erimiş, sıfır seviyesine düşmüş, her şeye baştan başlama zorunluluğu hasıl olmuştur. Bunu artık yaşamaya, milletimize yaşatılmasına da tahammülümüz olamaz. Türkiye`nin durmaya ve duraklama artık tahammülü yok. Yere sağlam basacağız, zemini sağlam inşa edeceğiz. Ve inşallah hedeflerimize de ulaşacağız."

"Kronik meselelere çözüm üretmek tek başına iktidarın görevi değil"

İstikrar ve disipline sahip çıkılması, kazanımlara sahip çıkılarak, üzerlerine yenilerinin eklenmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, istikrarı muhafaza etmenin tek başına Hükümetin vazifesi olmadığını vurguladı. Demokrasiyi muhafaza etmenin, standartlarını yükseltmenin ve ülkenin kronik meselelerine çözüm üretmenin de tek başına iktidarın, Meclis`in ya da siyasetçilerin görevi olmadığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Bir süredir çözüm süreci adını verdiğimiz yeni bir dönemi yaşıyoruz. Esasen iktidara geldiğimiz andan itibaren biz bu süreci başlattık, 11 yıl boyunca süreci adeta ilmek ilmek dokumaya çalıştık. 11 yıl boyunca hep yalnız bırakıldık. Sadece siyaset değil, muhalefet değil, sivil toplumu, iş dünyasını, üniversiteleri, medyayı da gerektiği kadar yanımızda göremedik. Hiç kimsenin hakkını yemek, haksızlık etmek niyetinde değilim. 30 yıldır olduğu gibi son 11 yıl içinde de bu sürece katkı sunmuş herkese şükranlarımı ifade ediyorum. Eğer bu katkı daha yaygın, güçlü, kararlı şekilde yanımızda olsaydı inanın Türkiye son bir yıldır yaşadığı bu güzel tabloyu çok daha erken yaşamaya başlardı. 

Meselenin sadece terör meselesi olmadığını hepimiz biliyoruz. Meselenin sosyolojik boyutu var, siyasi, diplomatik en çok da ekonomik boyutu var. Bu mesele daha erken çözülebilseydi belki ekonomi 3 kat değil, 4 kat değil, 5 kat büyüyecekti. Bu mesele daha erken çözülebilseydi 11 yılda yatırımlar belki de 5 kat değil, 10-15 kat artacaktı. Bu mesele tam olarak çözüldüğünde kazanan ben olmayacağım, biz olacağız."    

Çözüm süreci…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer ilk 10`u hedefliyorsak, ilk 10 arasında yer almayı gaye edinmişsek, bunu takipçi taklitçi olarak değil, bilgiyi de kendimiz üreterek başaracağız. İşte bu nedenle bizim artık sanayide temel meselemiz araştırma geliştirme, inovasyon, tasarım, markalaşma, üniversite sanayi işbirliği gibi konulardır" dedi. 

Erdoğan, çözüm sürecine değinerek, sürecin tamamlanmasıyla kazananın AK Parti veya ülkenin belli bir kesiminin olmayacağını, kazananın 76 milyonun tamamı olacağını vurguladı. 

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Türk de kazanacak, Kürt de Arap da Laz da Çerkez de Gürcü de Roman da kazanacak. Sunni de kazanacak, Alevi de kazanacak. Mahallenin bakkalı da kazanacak, sokacağın taksicisi de kazanacak, simitçi de kazanacak, yatırımcı, ihracatçı da kazanacak. Bu mesele 76 milyonun meselesidir. Kazanan da 76 milyonun tamamı olacak. Bunu şurada açık açık ifade ediyorum; Eskilerin yaptığı gibi çözüm meselesinde biz de idarei maslahatı tercih edebilirdik. İşi idare edebilirdik. `Böyle gelmiş böyle gider` diyebilirdik. Çözümsüzlüğü, çözüm gibi yansıtabilirdik, hiç elimizi taşın altına koymayabilirdik, hiç risk almayabilirdik. Ama o zaman bu ekonomiyi 3 kat büyütemezdik. O zaman bu ihracatı 36 milyar dolardan alıp, 152,5 milyar dolara çıkaramazdık. Bu faizleri yüzde 63`ten alıp, tek haneli oranlara çekemezdik. IMF`den 23,5 milyar dolar borç devralıp, bunun tamamını ödeyip, IMF`e kredi açan bir ülke konumuna gelemezdik. 27,5 milyar dolar olarak devraldığımız Merkez Bankası döviz rezervini bugün 134 milyar dolara çıkaramazdık."

Bunun bir irade olduğunu, durup dururken gerçekleşmediğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, "Eğer durup dururken olsaydı, bizden öncekiler de bunu hallederdi. Acaba onlar bunu niye halledemedi? Bu soruyu da herhalde siz değerli ihracatçı arkadaşlarımın, sanayici arkadaşlarımın sorması lazım. Niye bunlar acaba daha önce olmadı? Türkiye`yi büyütemez, itibarını artıramaz, lider ülke yolunda kararlı adımlarla ilerliyor olamazdık. En önemlisi de milletin önüne çıkamaz, yüzüne bakamaz, hatta aynaya dahi bakamazdık. Bugün hamd olsun milletimizin huzuruna gönül rahatlığıyla çıkıyor, milletimizin önünde başımız dik, hesabımızı verebiliyor, muhasebemizi yapabiliyoruz" dedi. 

İçerde de dışarda da risk almaya, reform yapmaya, cesur davranmaya devam edeceklerini bildiren Başbakan Erdoğan, milletin teveccühü ile hedeflerine doğru ilerlemeyi sürdüreceklerini ifade etti.

"Yol menzilden daha önemlidir"

Her zaman, yolun menzilden daha önemli olduğunu söylediğini belirten Erdoğan, "Menzile ulaşmak Allah`ın takdiridir. Bize düşen menzile ulaşmak değil, o yol da kararlı şekilde sapmadan ilerlemektir. Bu yolda kararlılıkla yürümeye devam edecek, Allah takdir ederse neticeye, menzile de hep birlikte ulaşacağız" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye`de yatırım, üretim ve ihracatın arttığına da dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Ancak bu artışın nicelik sahasına olduğu kadar, nitelik sahasına da yansıması gerekiyor. 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat rakamına ulaşacaksak, bunu sadece daha fazla üreterek değil, daha yüksek katma değerli üretim yaparak sağlayabiliriz. Eğer ilk 10`u hedefliyorsak, ilk 10 arasında yer almayı gaye edinmişsek, bunu takipçi taklitçi olarak değil, bilgiyi de kendimiz üreterek başaracağız. İşte bu nedenle bizim artık sanayide temel meselemiz araştırma geliştirme, inovasyon, tasarım, markalaşma, üniversite sanayi işbirliği gibi konulardır. Türkiye`de bilgi üretiminin yaygınlaşması ve üretilen bilginin ticarileşmesi için yeni bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. İşte biz bu ihtiyacı gördüğümüz için eski Sanayi ve Ticaret Bakanlığını, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı`na dönüştürdük ve ismiyle müsemma bir bakanlık teşkilatı oluşturduk. Esasen büyüyen, gelişen, kalkınan Türkiye`ye vizyon katacak, süreci koordine edecek bir yapı teşkil ettik."

Türkiye`nin 11 yıl içinde kendi savaş gemisini, tankını, insansız hava aracını, uydusunu yapabilen bir ülke haline geldiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, teknoloji geliştirme bölgelerinde, üniversitelerde, Ar-Ge merkezlerinde çok önemli projeler yürütüldüğünü söyledi. 

Sanayi Tezleri ve Tekno-Gelişim Sermayesi Desteği gibi programlar ile TÜBİTAK programlarıyla Türkiye`de çok önemli teknoloji çalışmalarının gerçekleştiğini aktaran Başbakan Erdoğan, şu anda Türkiye`nin, bilim insanlarıyla, iş adamlarıyla, genç mühendisleriyle, teknikerleriyle, uzmanlarıyla, çok ilgi çekici konular üzerinde çalıştığını da bildirdi. 

Dikey iniş ve kalkış yapabilen insansız hava aracı 

Dikey iniş ve kalkış yapabilen insansız hava aracı üzerinde çalışmalar yapıldığını dile getiren Başbakan Erdoğan, ayrıca kanser teşhis ve tedavisinde kullanılan enzim, yangınlarda kullanılan insansız hava aracı gibi çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti. 

Türkiye`nin ilk kızılötesi kamerası, yeni nesil zırhlı araçlar, yerli navigasyon gibi projeler üzerinde de çalıştığını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bilim ve teknoloji alanı sabır gerektiren, zaman isteyen bir alandır. Bir ağacın meyve vermesi zaman alıyor ama vermeye başladığında da gerekli bakımı yaparsanız, her yıl bol bol meyve veriyor. Bizde bundan sonra bilim ve teknolojide bol bol meyve toplayacağımız bir dönemin eşiğindeyiz. Makine ve otomotiv gibi yerleşik sektörleri güçlendirmeye çalışırken, ilaç, uzay, bilişim gibi sektörlere de ivme kazandıracak adımlar atıyoruz. Şu soruyu kendimize sormalıyız; bugün Türkiye`de bu kadar, büyük hızlı tren yatırımları gerçekleşirken, bu yatırımları neden bu ülkede hızlı tren vagonu ve rayı üretmek için bir fırsat olarak değerlendirmeyelim. Mesela geçtiğimiz günlerde, Devlet Demir Yolları -Karabük Üniversitesi ve KARDEMİR arasında, KARDEMİR`de uzun ömürlü ray üretimi, üniversite sahasında test edilmesi ve TCDD`nin da teknik destek sağlaması konusunda işbirliği kararı alındı. Bu kapsamda Karabük Üniversitesi bünyesinde Türkiye`de ilk defa Raylı Sistemler Mühendisliği bölümü açıldı. Sadece bu örnek bile, Türkiye`de bütün kurumların bir zihniyet devrimi yaşadığını, artık sorunlara çok farklı bir perspektifle yaklaştığımızı, geleceğin adımlarını şimdiden attığımızı, açık net gösteriyor."

Bu tür çalışmalarla 2023 yılına kadar Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranını yüzde 3, yüksek teknolojili ürünlerin üretim içindeki payını ise yüzde 20 seviyesine çıkarmayı hedeflediklerini bildiren Erdoğan, "Yine 2023 yılında dünya çapında bilinen, tanınan, tercih edilen en az 10 küresel marka oluşturmayı hedefliyoruz. Hükümet olarak bugüne kadar sanayicilerimizin önünü açmak için çok adımlar attık. Atmaya da devam edeceğiz. Sanayicilerimizle el ele verip, doğru adımları doğru zamanda atacağız ve Türkiye`yi 2023 hedeflerine ulaştıracağız. Bir olacağız, beraber olacağız ve büyük hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız" diye konuştu. 

Yerli otomobil

Konuşmasının sonunda  3. Sanayi Şurası`nın "Büyük Türkiye hedeflerine katkı sağlayacak bir buluşma" olması temennisini dile getiren Başbakan Erdoğan, yerli otomobil konusuna da değindi. 

Bu konuyu tekrar hatırlattığını belirten Başbakan Erdoğan, "Özellikle sanayicilerimiz artık bu kararı vermelidir, en azından nasıl ki şu anda kendi insansız hava araçlarımızı üretmeye başladık ve şimdi inşallah ATAK helikopterimizi üretir hale geldik, bundan çok daha rahat olan yerli otomobilimizi de artık kendimiz üretmeliyiz" dedi.   

Bakan Ergün’ün konuşması…

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün de Şura’nın açılışında yaptığı konuşmada, "Türkiye`de teknoloji arayüzlerinin altyapılarını büyük oranda tamamlamış olmamız, bundan sonra artık buralardan bir sıçrama yapmamızı sağlayacaktır. Zira Türkiye`nin yürümeye değil koşmaya, basamakları birer birer değil, üçer beşer çıkmaya ihtiyacı vardır" dedi. 

Sanayi Şurasının ilkinin 1987 yılında, ikincisinin de 1995`te yapıldığını hatırlatan Ergün, "Bu üçüncü şurayı, bugün gerçekleştiriyor olmamızın nedeni, Türkiye`nin sanayi üretimi anlamında artık yeni bir sürecin eşiğinde olmasıdır" diye konuştu. 

Bakan Ergün, bu süreci konuyla ilgili tüm tarafların katılımıyla masaya yatırmanın, bundan sonraki politika oluşturma süreci açısından son derece önemli olacağını ifade etti. 

Günümüz dünyasında bilimin, sanayinin, teknolojinin, üretim şekillerinin, üretici ve tüketici tercihlerinin son derece hızlı değiştiği bir dönemde olunduğunu anlatan Ergün, bu nedenle, bundan sonra her 5 yılda bir sanayi şurasını toplayacak ve politikaları oldukça kapsamlı bir şekilde gözden geçireceklerini söyledi. 

Sanayi sektörünün, Türkiye`nin son 11 yılda gerçekleştirdiği başarılarda nasıl hayati bir rol üstlendiyse, 2023 hedeflerine ulaşmada da aynı rolü üstleneceğini dile getiren Ergün, "Güçlü sanayi ve güçlü üniversite, güçlü bir demokrasiyle birlikte lider Türkiye`nin sacayaklarını oluşturacaktır. 3 gün sürecek olan şurada, bu sacayaklarından iki tanesini derinlemesine tartışacak olmamız, şuranın önemini ve değerini gösteriyor" dedi. 

"Diyarbakır`da yaşananlar, sosyal ve demokratik istikrarın nasıl bir güç kazandığını ispat etmiştir”
Hükümetlerinin 11 yılda üzerinde en çok durduğu kavramların güven ve istikrar olduğunu belirten Ergün, güven ve istikrarın olmadığı bir ülkede ekonominin, sanayinin ve reel sektörün istenilen seviyeye çekilemeyeceğini ifade etti 

Ergün, bugün Türkiye`nin başta ekonomi olmak üzere her alanda güven ve istikrar zeminini güçlendirmeye devam ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: 

"Mesela Cumartesi günü Diyarbakır`da yaşananlar, bu ülkede sosyal ve demokratik istikrarın nasıl bir güç kazandığını hepimize bir kez daha ispat etmiştir. Türkiye`de ekonomik, siyasi ve sosyal istikrarın oluşması, iş ve yatırım ortamının iyileşmesini sağlamış, sanayicimizin de önünü açan en önemli unsur olmuştur. Sanayicilerimiz eskiden, `Devlet bize gölge etmesin, başka ihsan istemeyiz` derlerdi. Bugün ise sanayicisiyle el ele veren, bu ülkeyi reel sektörle birlikte kalkındıran bir iktidar mevcuttur." 

"Bizim zenginliğimiz yerin altında değil, yerin üstünde, insanımızın zekasındadır” Sanayi sektörünün, ülkenin kalkınmasında, büyümesinde, ihracatında önemli bir paya sahip olduğunu vurgulayan Ergün, kendilerinin de böylesine önemli bir sektöre küresel anlamda rekabetçi bir kimlik kazandırmak için çalıştıklarını bildirdi. 

Bakan Nihat Ergün, Türkiye`nin rekabet gücünü ucuz ham madde, ucuz iş gücü veya ucuz enerji gibi alanlarda bulamayacağının belirterek, şöyle konuştu:

"Bizim zenginliğimiz yerin altında değil, yerin üstünde, insanımızın girişimci ruhunda, aklında, zekasındadır. İşte bu nedenle bizim rekabet gücünü bilim ve teknoloji alanında aramamız, bulmamız gerekiyor. 1998 yılında cirosu sadece 4 milyar dolar olan küresel bir şirket, Samsung... 2012 yılına geldiğimizde bu cirosunu 148 milyar dolar seviyesine çıkarmayı başarmıştır. Bugünkü dünyada neredeyse Türkiye`nin 1 yıllık ihracatına yakın bir rakam, bir şirketin cirosunu oluşturabilmektedir. Facebook, Youtube, Twitter gibi 10 yıl önce olmayan firmalar, bugün dünya ekonomisinde önemli bir ağırlık kazanmaktadır. İşte bu nedenle bizim de ne yapıp edip, araştırma, geliştirme ve inovasyon eksenli bir üretim yapılanması oluşturmamız gerekiyor. Gerek Bakanlığımız gerekse de TÜBİTAK ve KOSGEB gibi bağlı kuruluşlarımız aracılığıyla işte bu alanlarda sanayicilerimizi, KOBİ`lerimizi desteklemeye devam ediyoruz." 

"Nicelikten çok niteliğe odaklanacağız”
Bundan sonraki sürecin, nicelikten çok niteliğe odaklanacakları bir dönem olacağını belirten Ergün, şu ifadeleri kullandı: 

"Türkiye`de bu teknoloji arayüzlerinin altyapılarını büyük oranda tamamlamış olmamız, bundan sonra artık buralardan bir sıçrama yapmamızı sağlayacaktır. Zira Türkiye`nin yürümeye değil koşmaya, basamakları birer birer değil, üçer beşer çıkmaya ihtiyacı vardır. Şunu unutmayalım ki bizim önümüzdeki ülkelerle aynı hıza ulaşmamız bile onlara yetişmemiz için yeterli olmayacaktır." 

Bunların yapılması için ise doğru bilgiye ihtiyaçları olduklarını anlatan Ergün, bu anlamda Bakanlığın gerçekleştirdiği en önemli çalışmalardan birinin, Girişimci Bilgi Sistemi`nin tamamlanması olduğunu söyledi. 

Ergün, yine bu proje kapsamında, ülkede yerleşik tüm sanayi işletmelerinin, sanayi siciline kaydının yapılabilmesi için yurt genelinde bir sayım başlattıklarını belirterek, yıl sonuna kadar da tüm illerdeki sayım işlemlerin tamamlamış olacaklarını ifade etti. 

"Şura neticesinde alınacak kararlar, sanayi stratejimizin revizyonunda temel kriterler olacak”
Eylemlerde yüzde 85 gibi önemli bir gerçekleşme oranı yakaladıkları sanayi stratejisini ise gelecek senenin sonunda yenileyeceklerini anlatan Ergün, sözlerini şöyle tamamladı: 

"İşte bu şura neticesinde alınacak olan kararlar, sanayi stratejimizin revizyonunda temel kriterler olacaktır. 2023`e 10 kala gerçekleştirdiğimiz bu şura, sanayimizin nereye gideceğine ve ülkemizi nereye taşıyacağına karar vereceğimiz bir şura olacaktır. Bu şura, tıpkı Hazreti Mevlana`nın o mühim uyarısında olduğu gibi sanayicilerimiz için yeni şeyler söyleme zamanıdır. Amacımız Türkiye`yi, yeryüzünde insanoğlunun yapabileceği her şeyi üretecek bilgi, kapasite ve yeteneğe sahip bir ülke haline getirmektir. Biz böyle bir Türkiye inşa etmek istiyoruz."

Bakanlar Oturumu…

Şurada daha sonra Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün moderatörlüğünde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar`ın katılımıyla "Bakanlar Oturumu" gerçekleştirildi. Bakanlar Oturumu’nda konuşan Ergün, Türkiye`nin son 11 yıldır istikrarlı bir iktidar dönemi yaşadığını belirtti.

Farklı alanlarda birbiriyle uyumlu politika üretilebilmesi için böyle bir siyasi istikrarın önemli olduğunu anlatan Ergün, sanayi alanındaki politikalar diğer alanlardaki politikalarla uyumlu değilse hedefe ulaşılamayacağını kaydetti.

2011 yılında hazırladıkları Sanayi Strateji Belgesi`ni farklı kurumlar ve iş dünyasını işbirliği içine sokma anlayışı ile oluşturduklarını dile getiren Ergün, 72 eylemden oluşan belgenin öncelikle rekabet gücünü ve verimliliği artırmayı ve çevreye duyarlı bir sanayi dönüşümünü amaçladığını söyledi.

Türkiye`nin, orta ve yüksek teknolojili ürün konusunda Avrasya`nın üretim üssü olması vizyonuyla hazırlanan belgenin uygulanmasında yüzde 85 başarı sağladıklarını kaydeden Ergün, "Şüphesiz bu başarı, sadece Bakanlığımızın başarısı değil. Çünkü Sanayi Stratejisi Belgesi`ndeki eylemler birçok bakanlığı yakından ilgilendiriyor" diye konuştu.

Son 11 yılda ihracatta düşük teknolojili ürünlerin payının oldukça azaldığını, buna karşın orta teknolojili ürünlerin payının arttığını anlatan Ergün, "Türkiye şu anda pekçok alanda dünyanın en başarılı ülkelerinden birisi" ifadesini kullandı.

Söz konusu alanlardaki üretimin daha çok montaja dayandığını ve başka ülkelerin marka ve tasarımı ürünler olduğuna işaret eden Ergün, bu nedenle ithal edilen ürünlerin birçoğunun Türkiye`de üretilmesi ve ihraç edilmesinin önemini vurguladı.

"TSE`yi yeniden yapılandırma yoluna gittik”

Oturumun ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Ergün, bir gözetim ve muayene firması yetkilisinin sorusu üzerine gözetim ve muayene ile standartların belirlenmesinin küresel rekabet açısından en önemli konulardan olduğunu söyledi.

Türkiye`nin bu konuda adım atmakta geç kaldığını belirten Ergün, şunları kaydetti:

"Ancak son zamanlarda herkes bunun daha çok farkına vardı ve biz de şimdi Türk Standardları Enstitüsünü (TSE) hem uluslararası hem de ulusal alanda özel sektöre de katkı sağlayacak şekilde yapılandırma yoluna gittik. Hatta şimdi onun bir ulusal ve uluslararası düzeyde şirketleşme çalışmasını da yürütüyoruz. Burada amacımız kamu tekeli oluşturmak değil ama uluslararası firmalarla rekabet edebilmek için böyle bir güce ihtiyaç var. Bu gücün, bizim özel sektörümüzü de yanında taşıyarak, ulusal ve uluslararası düzeyde pazarı daha da genişletme çalışmasına ihtiyaç var ve biz, bu çalışmayı yürütüyoruz."

3. Sanayi Şurası, üç gün boyunca devam edecek. Şura kararları 22 Kasım 2013 Cuma günü Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün tarafından kamuoyuna açıklanacak.







Etiketler :

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Arşiv Haberler Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI YUKARI